Welcome Message

"Yaşamak şakaya gelmez
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi meselâ,
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden
Yani, bütün işin gücün yaşamak olacak."

2 Aralık 2009 Çarşamba

Otostopla İlk Seyahatim...Edirne-İstanbul



2008 yılında; 17 yaşından yeni gün almaya başlamışken otostopla ilk seyahatimi gerçekleştirdim. Lisemizi periyodik olarak ziyaret eden korsan kitapçıda harcayarak bitirmiştim yol paramı. Bu yüzden eve gidemeyecektim. Yani; en azından otostop yapmak aklımın ucundan bile geçmediği için gidemeyeceğimi düşünüyordum. Fikir aniden; adeta bir ışık gibi belirdi zihnimde. Para vermeden de bir yerden bir yere gitmenin bir yolu olmalıydı. Düşünüyorum da, o tarihten önce hayatımda ne otostop yapmıştım ne de bir otostopçuyla karşılaşmıştım . Otostop sözcüğü kelime hazinemde pasif bir halde duran basit bir kelimeydi yalnızca. Okuduğum kitaplardan edindiğim bir kelime...




Bir de o sıralar hayatımda garip bir dönemdi. Çılgınlar gibi Nietzsche okuyor, Ocak ayında soğuk suyla banyo yapmak gibi şeyler deniyordum. İlk defa rakı içmiş, içtiğim şeyden nefret etmiştim.(ah, çocukluk işte) Otostopta bu bir dizi yeni şeyler denemenin küçük bir parçasıydı sanırım.

Tüm parasını çeşitli şekillerde benim gibi tüketmiş, 4 yıllık oda arkadaşım Bekir ile de anlaştıktan sonra sırt çantalarımızı hazırlamaya koyulduk. En son eve gittiğimden beri 2 ay geçmişti neredeyse. 2 aydır bu küçük şehirde okul-dershane-yurt üçgeninde anlamsız bir şekilde mekik dokuyor, aslında ders çalışıyor gibi görünüp kitap okumaktan başka hiçbir şey yapmıyordum.(şu anda ise ders çalışır gibi görünüp, blog okumaktan başka hiçbir şey yapmıyorum!)

Şehirler arası yola kadar minibüsle geldikten sonra(edirnede toplu ulaşım 50 kr ve ayakta yolcu almak zinhar yasak!) otostop yapa yapa yürümeye başladık. Derken otobandan otostop yapmanın daha hızlı ve aralıksız bir yolculuk sağlayacağını düşünüp otabana emniyet şeridinden yürüye yürüye çıktık. Ben 17 sinde ama en az 15 gösteriyordum o sıralar. Elimde de araçların durmasına yardımcı olacağını düşündüğüm birkaç test kitabı vardı. Olayların gelişme tarzı sandığımızdan da daha kolay araç bulacağımızı düşündürüyordu bize. Çünkü göz teması kurduğumuz her şoför hemen yavaşlıyor, ama hızlı geldiğinden ve durana kadar arada baya mesafe açıldığından durmadan devam ediyordu. Birkaç kez aynı şeyi yaşadıktan sonra bir araç durdurmak istiyorsak bunun en kolay yolunun 2 km kadar uzaklıktaki gişelere yürümek olacağını düşündük. 20 dakika kadar yine aynı şekilde yürüyerek otostop çektikten sonra sonunda otoban girişindeki gişelere ulaşmayı başardık. Polislere ve gişe çalışanlarına bir selam verip Bekirle ayrı ayrı iki adayı tutarak otostop yapmaya başladık. İlk önce iki tır geldi, otostop yaptım, aldırmadılar bile. Bir başka araç nereye gittiğimizi sordu; istanbul deyince kendisinin L. burgaza gittiğini, isterse bizi burgaza kadar götürebileceğini söyledi. Direk istanbul a giden bir araç bulabileceğimize inandığımdan,teşekkür ederek, teklifini kibarca reddettim.

Aradan birkaç dakika geçmemişti ki, otostop yaptığım bulgaristan plakalı bir araç bizi kabul etti. ( Bu arada bekirle kimin daha önce bir araç bulabileceğine dair girdiğimiz iddaayı da kazanmış oldum! ) Aracın sürücüsü uzun saçlı erken 30 larındaki genç, gülümseyerek gelin deyip ön koltuğu boşaltınca, nereye gittiğini bile sormadan arabaya bindik! O sıralar elementary seviye olan ingilizcemizle adama bol bol teşekkür ettikten sonra, aniden panikle neredeyse ikimiz de aynı anda nereye gittiğini sorduk. Gülerek istanbul dedi. Yolun geri kalan kısmında şoförün de ingilizcesi bizim gibi pek kıt olduğundan çok az şey konuşabildik. Adam, bulgaristanlı bir rock gurubunda elektro gitar çalıyormuş. Zaten arabasının arkasında çok güzel birkaç gitar vardı. Gençken otostopla çok gezmiş. Türkiye ye de sık sık tatil yapmaya gelirmiş. O gün de dalamandan istanbul a uçakla gelen sevgilisini yeşilköy den almaya gidiyordu.
Atatürk havalimanına gittiğini ilk söylediğinde bu müthiş tesadüfe bir süre inanamadım, çünkü annemler de izmirden istanbul a geliyordu ve uçakları 2 saat içinde istanbul a inmiş olacaktı!. Bundan sonra pek bir şey konuş(a)madık. Adama da türkiyede bulunmayan garip model ilginç steyşın vagon renosuyla saatte 160 km nin altına hiç düşmedi. 2 buçuk saatlik yolu 1 saat 20 dakikada geldik. Havaalanına vardığımızda, yine bol bol teşekkür edip, vedalaşarak araçtan indik.

Daha sonra ben bekirle de vedalaştıktan sonra, annemlere sürpriz yapmak üzere alana girdim. İçeri girdiğimde izmir uçağı ineli daha 5 dk olmamıştı.Yolcuların çıktığı kapının önünde beklemeye koyuldum, ve süpriz! İki gün önce arayıp eve gelemeyeceğimi söylediğim annemler beni şimdi karşılarında gördüklerine inanamıyorlardı. Hele oraya nasıl geldiğimi anlatınca daha da şaşırdılar.

İşte böylece ilk otostopumu Edirne den İstanbul a Bulgaristanlı bir rockçının arabasında yapmış oldum. Üstelik 4 yıllık Edirne de kaldığım süre içinde İstanbul a en hızlı geldiğim yolculuk buydu.

(ilk resimdeki: Sevgili dostum Bekir, ikinci resim ise şuradan: Londra Archway de bir graffiti.)

2 yorum:

  1. eğlenceli bir deneyim olmuş senin için; bende ilk otostopumu üniversitede çektim, okul şehirden yaklaşık 5 km uzaktaydı ve servis yoktu, her gün otostop çekerek giderdik şehre..güzeldi:)

    YanıtlaSil
  2. universitede okuyan ablamla otostop cekmistim ilk, o zaman ben ya ortasondaydim, ya lisede. sonra universiteye basladigimda kendi basima otostop cekeyim artik dedim; ehliyeti olmayan liseli veletlere denk gelmisim, polis enselemisti:)

    sehirler arasi yol da yaptim; otobuse, kamyona, kamyonete ve hatta motosiklete otostop cektim. bindigim arabada silah da gordum, uyuya da kaldim. sanirim bir sekilde gorunmez gucler tarafindan korundum.

    dikkatli ol sevgili umit. maceraya atil ama 'nereye donersen don poponun acikta kaldigini' unutma, tedbiri elden birakma.

    YanıtlaSil